28.08.2015 Tarihinde eşimle birlikte tek motor tek kaptan olarak yani rotayı,molayı,konaklamayı benim karar verdiğim 9 gece 10 günlük 3.600 küsür kilometre teker döndürdüğüm bol maceralı ilk yurtdışı gezim…Ben demiştim”2013 yılında bitiremediğim Karadeniz turunu Batumla birlikte seneye inşAllah bitireceğim diye”
Ve işte teker dönüyor…
İstanbuldan akşam saati yola çıkıyoruz İzmir tarafında kampımızı yaptıktan sonra Akçakoca da bir mola veriyoruz Burada çok sahile sıfır ücretli duş ve wc imkanı olan çok güzel kamp yerleri var.
Zonguldak Çaycuma-Ulstan ilerliyorum sahile inmeden Pınarbaşına doğru tekeri döndürüyoruz burada çok fazla börtü böcek var İstanbulda yaşam alanı kısıtlı olan herkes burada:)Hava nekadar sıcak olursa olsun kesinlikle kaskınızı vizörsüz kullanmayın gözünüze girecek herangi bir sinek vs vs,öndeki aracın lastiğinden fırlayan çakıl taşları büyük kazalara sebebiyet olabilir
Kastamonu ilimizin Pınarbaşı ilcesine bağlı Ilıca Şelalesine yüzmeye gidiyoruz…
Motosikletin topcasesini çıkartıp yerine yol çantamı alıyorum kaplumbağa gibi evimi çadırımı yani yanımda götürüyorum hem daha güvenli hem daha pratik
Serinlemeyle birlikte yolun yorgunluğu kaburga kemiklerimdeki ağrılardan hissetmeye başladım.
Buraya yakın ilk kampımızı atacaktık Kastamonu ile ilgili kısa bir not Karadeniz turu atmaya vakti nakti tecrübesi olmayanların Kastamonuyu gezmeleri yeterlidir Kastamonu şelaleleriyle,dağlarıyla,ormanlık alanlarıyla,milli parklarıyla tek başına bir Karadenizdir.
İlk kampımızı Pınarbaşında ıssız bir yede atıyoruz eşimle benden başka insanın olmadığı seslerinden anladığımız kadarıyla hayvanların ve gerilimin olduğu bir yere…
Şelale yakınlarında kamp yeri var ancak ücretli 30 TL.Bu ücret size çok gelmeyebilir fakat ben Koskoca Karadeniz Batum rotasına 1200 TL ile çıktım yemek konaklama benzin herşey dahil
30 TL=120 KM 🙂
Pazar sabahı daha önceki yollardan tecrübe ettiğimiz yoğun sisle karşılaştık…
Maceram burada şiddetini artırıyordu…Ilıca Şenpazardan Cideye doğru mıcırlı,toprak,bol virajlı kimsesiz yollardan 60 km boyunca 1. viteste saatlerce motosiklet sürdük…
Küçük bir mola veriyorum oldukça yordumuştu bu yollar beni pür dikkat istiyor Tek motor ve yüklü bir Transalp Motosiklet : 200 kg,yük:20 kg Ben ve Eşim 110 kg tahmini 330 kg çakılların üstünde lastiklerin altında bu çakıllar kimi zaman bilye gibi akıyordu…
Fakat her alınan mesafe bizi daha fazla yoruyor ve daha bozuk yollara doğru sürüklüyordu…
Hiçbir eve yok etrafta telefonların sinyal almıyor navigasyon ıvır zıvır elektronik olan hiçbir şey işimize yaramıyordu benzinimiz bitmek üzereydi ve dağlarında,ağaçların arasından biz yalnız ilerliyorduk eşimle birbirimize söylemediğim bir endişemiz vardı ”Ayı”neyseki korkulan da olmadı çantadan manuel haritayı çıkarttım biraz baktım ve kendimce bir çıkar rotası belirledim ve çok şükür kurtulduk…
2013 Yılındaki ilk Karadeniz turumda salyangoz tekerime yapışmış İstanbul bostancıdaki iş yerime kendisini ücretsiz getirmiştim ama bunu getirmem ayakkabım zaten patladı yer kemirirse deli inadım tutar çıl ayak tamamlarım o turu ben
Bu stabilize yollarda çok fazla zaman ve enerji kaybettik Karadeniz delidir doludur bir anda 4 mevsimi yaşatır size
Buradan direk olarak Samsun Trabzon sahil sahil ilerlemek zotunda kalıyoruz yollar yollar yollar….
Saate bakıyorum oldukça geç kilometrem 1600 leri gösteriyor ve ben Trabzona daha yeni geliyorum aşağı köy,yukarı köy çok fazla zaman ve kilometre harcadık bunlara değdi Asfalttan Karadeniz Turu Olmaz telefonların şarzları bitti bitecek bu yüzden bazı yerlerin fotoğraflarını çekemedik…2. gecemizi burada kamp yaptıktan sonra sabahleyin Trabzon Şalpazarına Annemin memleketine geliyorum
Emine Teyzemi ziyarete doğru tekeri döndürüyoruz yollar çok güzel…
Yollar bol topraklı bol virajlı bazı virajların eğimleri çok keskin zemin toprak olduğundan çok ama çok dikkatli olmak zorundasınız
Burdan gerisini Emine Teyzemizin evini sora sora ilerliyoruz kimse sorsak biliyor
İstanbulda malumdur insan fiyakalı apartmanlarda kapı komşusunun cenazesinden bi haberdar
Geride bıraktığımız dağları teperi aştık…
Evet nihayet köyümüze geliyoruz burada çok enterasan bir bilgi vermek istiyorum ”Adam memleketten çıkmaz ana rahminden çıkar”
Emine teyzem 80 li yaşlarda ne telefon ne adres hiçbir kayıt yok elimizde böyle yerlerde kime kimi sorsanız tanır evini bilir komşuluk hala eskisi gibidir
Bizde Emine teyzemizi soruyoruz herkes evini biliyor bize tarif ediyor
-Siz kimsiniz diye soruyorlar
-Biz şunlardanız bunlardanız diyoruz
– Hee tanıdım anneni babanı falan çocukken böyleydi şöyleydi
Sırtımızda yük onca yol teptik biride su ikram etmedi hiç akıllarına gelmediğindendir ama işte bu tür olaylar da insanın yolda biraz moralini bozabiliyor
Velhasıl Emine Teyzemin evinde bekliyoruz yaklaşık 1 saate yakın ve kendisi çok şükür geliyor
direk olarak eve dalıyoruz yorgunuz…
Hal hatır sohbet muhabbet buralarda başka güzeldi…Teyzem İstanbul Sancaktepe yaşamaktadır belki oda bıkkındır benim gibi ve huzuru yollarda uzaklarda bulmuştur…
Şimdide uyumak için odamıza çekiliyoruz…
İnsanlar Viyanalardan,Kölnlerden,Parislerden geliyor sırf bu doğa harikası yerleri görebilmek için üstüne birde rehbet tutuyorlar bizim yeni jenarasyon da Karadenizin macerasına teker döndürmeden o kapitalist reklamların esiri olup Avrupa furyasında kayboluyorlar
Burada ki iki müthiş gecenn ardından Alaca yaylasına gidiyoruz oradan da geri dönüp tekrar Karadenizin fethine doğru tekeri döndürüyoruz….
Hedefimiz Maçkada Sümele Manastırı
Bol virajlı,bol oksijenli şarış şarıl akan dere eşliğinde motosikletimizile yolumuza devam ediyoruz
ve ufukta Sümele Manastırının harika manzarası
Sümele Manastırına gelmiş bulunuyoruz
Evet puanımızı içeri girmek için kullanmak yerine yola harcamak zorundayız bize de yol lazım
Ve buradan da Uzungöle doğru motosikletimize biniyoruz Yollar yine virajlı ve bol oksijenli
Uzungöle mi geliyoruz moloz yığınlarına mı yoksa beton yığınları ve ticari kuruluşlar tarafındantecavüze uğramış bir doğa kalıntısına mı belli değil;
Her yerde bir cafe Buyrun efendim,hoş geldiniz efendim,Balığımız tazedir efendim efendim de efendim Eskiler burada kamp yapıp oksijeni solumuşlar bizde küllerinden haz almaya çalışıyoruz işte
Uzungöl yapılan tüm çarpık iskan politikasına rağmen yinede güzel
Islanan çorapları da havada kurutuyorum:):):)
Ve yolumuza bu güzel yollardan devam ediyoruz…
Uzungölden sonra Rizeye doğru tekeri döndürüyoruz Yüze yüze gidiyorum Dedim ya yalnızım dedim ya kendi yolumun kendi kaptanıyım dedim ya ÖZGÜRÜM
Güzel bir serinllenmenin ardından Batuma doğru ilerleyişime devam ediyorum
Batuma girişte TC vatandaşlarına sadece kimlik gerekiyor Eşim TC uyruklu olmadığındna eşimi girişe bırakıyorum:):):) ve ben içeri dalıyorum içeri giriş 15 TL
Aşağıdaki fotoğraflardan anlicağınız üzere neden eşimin pasaportunu yanımı almadığımı anlamışsınızdır içerisi kum deniz içki kumar kadın kız:):):)Bu söylediklerimin hepsinde gerçeklik payı var
Batuma gelipte benzin fullenmeden,bagajda su bidonları boşaltılıp benzin alınmadan dönülmez
Mercedes marka araç taksidir benzin ucuz olunca hayat standartları da artıyor:):):)
Bu hangi Sibel Can anlamadım iyi yutturuyorlar
Batumda halı sahalar çok enteresan !!! Pota ile kale iç içe
acaba potlar dekor mu:):):) Bu halı saha numune değil içerde buna ait örnekler oldukça fazla
Burada bir şöförle karşılaşıyorum
-Şöför İstanbuldan mı diye soruyor yarı aksanı ile
-Ben Evet diyorum
-Napıyosun diyor
-Geziyorum diyorum
-Kadın çoktur burada diyip pis pis sırıtıyor
Buraya gelmeden aldığım bilgilen doğrultusunda Batumda kumarhane ve kadın hayatı çok fazla
Batumdaki bir çok disko ve bar işleten Türklerin sahip olduğu işletmeler vardır buralardan şiddetle uzak durmanızı öneririm geriye dönecek parayı bulamayabilirsiniz.Bunun yanı sıra Batum coğrafi konumu doğal güzellikleri,sahilleri ile çok güzel bir yerdir.
Batum turumda geride bıraktığım eşim aklıma geldi ve geriye dönüş başladı Batum pek benim tarzım değildi Karadenizdeki dağlar,o valar,şelaleler,yaylalar,göller yeterdi…
Dönüş yolu başlamıştı artık ve ben ”One Piece (Anime) deki Lufy gibi kendime Hayallerini gerçekleştiren adam sıfatını takmıştım çok şükür dedim ve tekeri İstanbula döndürmeye başladım
Dönüş yolumu çok uzun tutmadım puanlarımı idareli kullanmam gerekti
Karadeniz de sahil boyunca göreceğiniz manzara genelde bu şekildedir fiyatları altınla yarışan milli üretimimiz Fındık
Ordudan teleferik
Dedim ya kendi yolumun kaptanıyım dönüşte hiçbir tabelaya bakmıyorum sahil sahil yüze yüze dönüyorum Allahtan başka kimseye hesap vermeden özgürce geziyorum
Sinop kıyılarında duruyorum görüntüsünü beğendiğim yerlerde durup durup yüzüyorum kimseye sormuyorum ”Burada durup yüzsek mi diye”
Dünyayı turuna çıkanların neden toplu halde gezmediğini anlıyorum
Dönüşümüzü Sinop şehir merkezine gelmeden Hanonu Taşköprü istikametinden Safranboluya uğrayarak yapalım diye kafamıza göre takılıyoruz
Öncelikle bu rotayı yapmak isteyen herkese tavsiyem raporumu okumayı bırakın hazırlığınızı yapıp marşa basın tekeri döndürün
Öncelikle bu rotayı yapmak isteyen herkese tavsiyem raporumu okumayı bırakın hazırlığınızı yapıp marşa basın tekeri döndürünBu yollar da oldukça güzel virajlı yollar bol asfalt mıcır karışımı lastiğin ömrünü çabuk bitirecek türden
Ve Safranboluya da gelmiş bulunuyoruz
Müthiş mimarisiyle gezginlerin uğraması gereken yerlerden biri
Batumdan sonra Bolu,Mudurnu üzerinden Abantta bir gece kamp yapıp İstanbulda dönüyoruz
Telefonlarımızın şarzı olmadğından buraları resmedemiyorum
Resmedemediğim yerlerin gezi ve kampını daha önce ve sonrasında bikaç defa yaptım
İlerleyen zamanlarda oralara ait gezi raporlarımıda paylaşmayı umuyorum
İstanbuldan Batuma yapmış olduğum gezimden bazı bilgiler
Tur boyunca toplam 8 gece 9 gün 3600 kilometre teker döndürdük yeme içme benzin dahil 1200 TL harcadık
Gezmek hiçte sanıldığı gibi maddi durum isteyen bir aktivite değildir ama ben restoranttan sıcak yemeğimi yerim otellerde yumuşacık yatağımda yatarım diyorsanız ve bu gibi bahaneleri sayıp duyuyorsanız TV karşısında Dizi izlemeye devam edin
Birde sürekli motosiklet yenileyenler yok mu hani o 3 harfli (BMW) hayalini kuranlar yada üst model bir motor alayım seneye buraya gideyim diyenler Emin olun çok gördük öylelerini çookkk hala motor yeniliyorlar garajlarından kullanmaya kıyamadıkları demir yığınlarını elleriyle siler dururlar evet bir üst modele geçince çıkacaklarmış tura:):):)
En pahalısından en ucunuza tüm motosikletler birer demir yığınıdır amaç değil araçtır…
Motosikleti özgürlük için alıp motosikletin esiri olmanın hiçbir mantalitesi yoktur.
Yorum bırakın